İsyan Ediyorum!

İsyan Ediyorum!

Benim başıma gelenler başkasının başına gelmemeli !!…. İnanıyorum ki Allah bana bir misyon yükledi.Bu misyon “Kader” diyen kişilere ,her şeyin kader olmadığını anlatmam için..

Can yoldaşım,37 yıllık hayat arkadaşım Orhan’ımın başına gelen KADER değil İHMAL di. Canım eşim,biricik Orhan’ı ma zamanında müdahale edilseydi ,52 gün yoğun bakımda çektiklerini çekmeyecek ve bugün hayatta olacaktı diye düşünüyorum. İnsanların yaşam hakkı ihmal yüzünden elinden alınmamalı, yaşam hakkının kutsal olduğu unutulmamalı,acı çekmeden ölebilmeli.. Ölüm bile kaliteli olmalı. Bazılarının ettiği”Hipocrat yemini” unutulmamalı ve yine bazılarının gözünde” Dolar işareti” olmamalı,Üniversitelerde “Boynuz kulağı geçer” korkusu olmamalı,”İş ahlakı “olmalı,”Vicdan “olmalı..OLMALILARI daha uzatabilirim.Genel olarak ülkemizde ,Olmamalıların , biri olmazsa biri oluyor.

63 yıl,dolu dolu ve sağlıklı yaşayan eşimin hayatı böyle noktalanmamalıydı.Ben buna, ALIN YAZISI ve KADER demeyeceğim…Tıp da İHMAL olmamalı.. İhmali hasta, canınla(hayatınla) öder.%14-15 hayatta kalma şansı olsa bile bu değerlendirilmeli, kulak arkası edilmemeli.Bu tip hastalar, öğrenciler için sadece VAKA olarak görülmemeli,zaman kaybedilmemeli,zamanla yarışılmalı ki, hasta hayatta kalabilsin. “Ölen ölür,kalan sağlar bizimdir.”,”biz elimizden geleni yaptık ama kurtaramadık” zihniyeti, kolaya kaçmak ve yalan söylemektir, bilmeyenleri kandırmaktır…

Hastaneler de , herkesin yaşadığı acı hikâyeler var.Bu hikâyeler; her yer de anlatılır, paylaşılır ve orada kalır. Sonuç alınamayacağı için üzerine gidilmez.Çünkü, hak aramak ve bazı gerçekleri ispat etmek zor ve bazen de imkansızdır. Doktor doktorun nasıl olduğunu bilir,yeteneğini bilir, yapısını bilir, bilgisini bilir, deneyimini bilir.Fakat, meslektaşını suçlamaktan ve doğruları söylemekten kaçınır.En fazla “Ben bu konuda yorum yapamam.” der..Bazen kendi başına gelenleri bile deşifre etmekten çekinir..Herşey halıların altına süpürülür…Evet iddia ediyorum, birçok şey ÖRTBAS edilir…Ben Yüksek Hemşire (Florance Nightingale Yüksek Hemşirelik Okulu.1970) olmasam,yeterli bilgiye sahip olmasam,  iyi bir gözlemci olmasam yuttururlar.. ”Yutmam”.Yutmam için bu konuda ; hiçbir bilgimin olmaması, nedenleri ve niçinleri bilmemem gerekir. Ne yazık ki biliyorum.42 yıldır bu camianın içerisindeyim.(Ailemde de dr çoktur. Yüzlerce hemşire yetiştirdim.) Şu gözler neler gördü ???….Bazı şeylerin ispat etmenin çok zor olduğunu da biliyorum. Çünkü tıpta kesin bir şey yoktur. Yorumlar çoğunlukla farklı farklıdır. Tek doğru yoktur.

İki hastanede ki (Ankara’da Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi ve Osmangazi Tıp Fakültesi Hastanesi),KVC(Kardio Vaskiler Cerrahi) veya KDC(Kalp Damar Cerrahi) farkı yaşadım. Acı fakat gerçek, korktuklarım benim de başıma geldi. Olayın daha iyi kavranması için, uzun da olsa hikayemi anlatmam gerekiyor.

 

Eşim,26 ekim 2008 Pazar günü saat 19.00 da sitede ki evimizden ES-ES maçını seyretmek için “Sosyal Tesis””e gitti.Maç bitiminde bana telefon açtı “Keriman, 4 gol attık” dedi. Sevinçle söyledi. Son konuşmasıymış… Arkadaşları ile masada otururken ,”kendisine birşeyler olduğunu, herhalde kalp krizi geçiriyor” olduğunu söylemiş. Masada Kİ ARKADAŞLARI, YAN MASADAKİ Dr. Hamdi Sarıkardeşoğluna “abi, Orhan abiye bir şeyler oluyor.” Demişler. O an nabız alanmamış .4-5 kişi kaldırmadan oturduğu koltukla birlikte , Sosyal tesisin önünde ki arabaya taşımışlar. Dr arkadaşları ve diğer arkadaşlarlar.

Birlikte, Osmangazi tıp Fakültesinin acil servisine saat 00.30 sıralarında gitmişler. Acilde genç bir Dr hanım bakmış, elektro çekmiş. Hiçbir şeyi olmadığını ve eve götürebileceklerini söylemiş. Dr. Hamdi bey ” Dr hanım , bu tip hastalar eve gönderilmez, altından başka şeyler çıkabilir ” demiş. Onun üzerine , bence bilgiden yoksun, kendisini Dr. Sanan hanım kızımız lütfedip Orhan’ı üst katta yoğun bakım denilen ( İlgisi olmayan) bir odaya çıkardılar. (O sırada sitede ki diğer arkadaşlar beni de Hastaneye getirdiler. ) Bana sizde gidin , sabah gelin dediler. Gider miyim ??.. Eve gidip bazı eşyalar getireyim dedim.(Pijama, terlik vs)O sırada Orhan’cığım “Keriman çok karnım ağrıyor, dayanamıyorum , ne yapacaklarsa yapsınlar” dedi. Nöbetci olan Hemşire hanıma “Hemşire hanım, eşimin karnı çok ağrıyor, ağrı eşiği çok yüksektir , basit ağrılara ağrı demez” Dr’a haber verin lütfen “dedim “Olur” dedi. Benim zorlamamla Dr çağırılıyor. Cam bölmenin arkasında hasta takibi yapılıyor. Hemşirelik bu mudur? Hastalar bunlara nasıl emanet edilebiliyor? “Ben de evden , eşya almak için ayrıldım. Döndüğümde Orhan yatağında yoktu. “Hemşire hanım, Orhan nerede ? ” dedim. “Tomografi çektirmeye götürüldü.” dedi. ” Tomografi odası nerede ?” dediğimde “Vallahi hangi katta olduğunu bilmiyorum” dedi. Düşünebiliyormusunuz, hastasının nerede olduğunu bilmeyen bir hamşire !!!.. .Hastasını Tomografi çekilsin diye teslim ediyor, tomografi odasını bilmiyor…. O şaşkınlıkla 20-25 dakika aradığım ve kaybolduğum katlarda (oda bir ayrı macera), bir odadan eşimle Dr’un çıktığını gördüm. Eşimin ağrısı çok şiddetliydi, dayanamıyordu… Dr’la göz göze geldim. ” Nesi var ” dedim? Kaşlarını kaldırarak, konuşmak istemediğini belirtti. Benim Yüksek Hemşire olduğumu biliyordu. Kötü bir şey olduğunu anlamıştım.Beraberce, yoğun bakım müsvettesi olan odaya eşimi koyduk.Dr. Bey bana oturmamı söyledi. tomografiyi götererek “Aort Diseksiyonu ” dedi. Gözlerim karardı, kulaklarım uğuldadı. Benim için , kâbus ondan sonra başladı.Saat 03.15 civarlarıydı. Teşhis konmuştu. Genç Dr arkadaşımı, tebrik etmek gerekiyor. Benim Dr’u zorla çağırtmamlada olsa . Teşhisi koymuştu, atlamamıştı. Birçok Dr. Bu teşhisi koyamaz, atlar ve teşhisi koymakta gecikir. Ben bu konularda, Osmangazi Tıp Fakültesini Hastanesinin ne kadar yetersiz olduğunu çok iyi bilirim !!!.Bu bir ekip işidir, personel işidir…Denize düştüm, mecburen yılana sarılacağım..(Ben de 1999 da Beyin Anevrizması teşhisiyle 2 gün yattım. Teşhisimi de kendim koymuştum. Çevremi, servisi ve yapılan ameliyatların sonucunu görünce Bursa Tıp Fakültesi, Beyin Cerrahisine kaçarak gittim. Eskişehirde ki servise PAKET SERVİS adını koymuştum. Hasta yürüyerek geliyor, paketlenerek gidiyor !!!…)

Şimdi ne olacak dedim, genç Dr’ umuz huzursuzdu . Sadece tansiyonu kontrol altında tutmaya çalışıyordu. Hocasına telefon etti, yanımda bilgi verdi ve olayı anlattı. Onda ki telaşı izliyor ve gözlüyordum. Ben konuştuğu hocanın hemen geleceğini bekledim, ne gelen vardı ne de giden…İntörn’mü, Asistan’mı olduğunu bilmediğim genç doktor, hocasını aradı,(İcapcı olan Dr’u değil,başka bir Dr’u aramış(Sonradan öğrendim).Böyle bir bölümde ,hastaların sorumluluğu asistanlara bırakılmamalı.Mutlaka o anda, bu tip vakalarda , hastayı gözünle görecek ve değerlendirecek bir hoca olmalı.(Dr. Gencimiz bana,Aort Diseksiyonunun ,iliak ayırımına kadar geldiğini,bir böbreğin kanlanmasının bozulmuş olduğunu,yalancı lümenin teşekkül ettiğini,tansiyonu normalde tutmaya çalıştıklarını söyledi. Telefonda konuştuğu hocanın talimatlarını yerine getiriyordu. Bende monitörden izliyordum, eşimle konuşuyordum. Şuur açıktı. Kendisi barsak düğümlenmesinden şüpheleniyordu.) Sabah olmuştu. O sırada, hemşirenin yanında ki personel kadın laubali bir şekilde, ağzında sakız. hem camları siliyor, hem de “bizim hasta da bu hastalıktan ölmüştü” diyor. Hoca saat 08.45 de geldi.…Geçen süreyi siz hesabedin !!!… Bu tip hastalara ; hayatta kalabilmeleri için ve komplikasyon olmaması için anında ve zaman geçirmeden müdahale etmek gerekir..Ameliyathaneye telefon ettim hazırlattım dedi.Teşhis konalı 5 saati geçiyordu..Bu vakalarda anında ölüm %35, masada ölüm %35, ameilyattan 2 hafta sonra ölüm yine yüksek. Yaşama şansı %14 civarlarında.

O sırada, sabah saat 06.00 sıralarında komşumuz Prof.Firdevs Gürer ve eşi Veteriner Deniz Gürer’i aradım.Onlar da geldiler. İstanbul Tıp Fakültesinde Çocuk Kardiyoloji Bölüm Başkanı olan, eşimin amcasının kızı Prof. Dr Türkan Ertuğrul’u da aramıştım. Oda Dr’a ulaşmaya çalışıyordu. Hoca,. bana bu tip vakaların az geldiğini,olabilecekleri anlattı. bu tip amaliyatlar için anestezi ekiplerinin deneyimlerinin çok olmadığını, başka bir yere götürülürse kurtulma şansının %1-2 olabileceğini (yolda da hastanın hayatını kaybedebileceğini), ama yine de ,ben istersem, ameliyatı yapın dersem, yapabileceğini , kararı benim vereceğimi ” söyledi.

Kaynak: www.doktorihmali.com